Kapak ameliyatları çok çeşitli olmakla birlikte genel sınıflandırmasında 2'ye ayrılır :
1) Replasman (Değiştirme)
2) Rekonstrüksiyon (Tamir)
Kapak Değişimi: Hastalıklı olan kapağın tamamen sökülüp, yerine mekanik, homogreft veya biyolojik protez kapaklar takılması işlemidir. Mekanik kapaklar genellikle oldukça sert karbon maddesinden yapılmış olup, yüzeyleri nanometrik olarak kayganlaştırılmış ve kanın bu yüzeylerden akışını kolaylaştıracak şekilde üretilmektedirler. Böylelikle kapaklar takıldıktan sonra dolaşım sisteminde pıhtı birikmemesi sağlanır. Ancak mekanik kapak ne kadar kaliteli olursa olsun, muhakkak ameliyat sonrası kan sulandırıcı ilaç kullanılması zorunludur. Mekanik kapaklar, kan sulandırıcıların optimal ayarlanması neticesinde yıllarca sorunsuz çalışır.
Biyolojik kapaklar ise domuz kapağı, dana perikardı (Kalp zarı), at perikardı gibi biyolojik materyaller laboratuvarlarda işlendikten sonra hazırlanarak üretilmektedirler. Yeni kuşak biyolojik kapaklar 15-20 yıla kadar dayanabilmektedir.
Homogreft kapaklar ise insan kökenli kapaklardır. Elde edilmesi ve cerrahi işlemi daha zor olsa da uzun süreli dayanıklılığı bulunmaktadır.
Kapak Tamiri: Kapak yaprakçıklarının kıkırdak yapısı çok bozulmamış ise, kireçlenme göstermemiş ise veya sadece kalbin büyümesine bağlı bir kaçak durumu söz konusu ise tamire uygun olabilir. Tamir, hastaya olan avantajları nedeniyle en uygun cerrahi yöntemdir. Kapak tamirlerinden sonra hastalar kan sulandırıcı kullanmazlar, kanama, pıhtı atma (Emboli) veya kapak enfeksiyonu riski neredeyse sıfıra yakındır.
Gerek Kapak Tamirleri gerekse Kapak Replasmanı (Değişimi) küçük kesiler ile gerçekleştirilebilmektedir. Genellikle sağ göğüs altından göğüs kemiğinden yapılan 5 cm lik bir kesi ile yukarıda adı geçen teknikler uygulanabilmektedir.
Kapak Ameliyatı başarı oranı %97 ila %99 arasında değişmektedir. Bu ameliyat için risk faktörlerinin en başında ise ameliyat zamanlamasının geç yapılması sonucu, pulmoner hipertansiyonun gelişmesi (akciğer içi basınç), ritm bozukluklarının başlaması, kalbin içinde pıhtıların oluşması, kalbin atım gücünün azalmış olması (düşük EF), ileri yaş ve yan hastalıklar sayılabilir.